Bertrand Russell’in Gözüyle Bilimin Yükselişi o dönemde yaşamış birçok bilim meraklısı ve bilim insanın gözünden kaçmamıştı. Bugün yine geçmişten günümüze bir yolculuk yapacağız.
Bertrand Russell, 20. yüzyıl düşüncesine damga vuran filozof, mantıkçı ve bilim insanlarından biridir. Onun Bilimden Beklediğimiz (The Impact of Science on Society) adlı eseri, bilimin insanlık üzerindeki etkilerini sadece teknik boyutuyla değil, aynı zamanda toplumsal, ahlaki ve politik etkileriyle de değerlendirmektedir. Bu kitap, bilimsel gelişmenin yalnızca makineleri değil, aynı zamanda insan davranışlarını, yönetim şekillerini ve bireysel özgürlüğü de nasıl şekillendirdiğini ortaya koyar. Russell, bilimsel bilginin hayatımızda tuttuğu yeri net bir şekilde tanımlar. Bilim, doğanın yasalarını anlamamızı sağlayan ve bu yasalara uygun olarak yaşamamızı düzenleyen en temel aracımızdır. Bu nedenle, bilim yalnızca bir bilgi kaynağı değil, aynı zamanda bir yaşam rehberi olarak da işlev görmelidir.

Teknolojik ilerlemenin etkisi
Russell, teknolojik ilerlemenin bilimle olan doğrudan bağlantısını çarpıcı örneklerle açıklar. Sanayi Devrimi‘yle birlikte ortaya çıkan yeni makineler, toplumların yapısını temelden değiştirdi. Tarıma dayalı yaşam biçimi terk edildi. Kentleşme arttı, emek sınıfı oluştu ve yeni toplumsal dinamikler gelişti. Bu değişimlerin temelinde, doğanın kontrol altına alınması yatar. Bilim, insanın doğa karşısında edilgen bir varlık olmaktan çıkmasını sağlamıştır. Artık doğa olaylarına kader gibi yaklaşılmamaktadır; aksine, bu olaylar analiz edilmekte, modellenmekte ve denetlenmektedir. Russell’a göre, bu yeni anlayış insanın hem bireysel hem de toplumsal düzeyde özgürleşmesini mümkün kılmıştır.
Tek güç bilimsel gelişmeler mi?
Ancak bilimsel gelişme yalnızca fayda sağlayan bir güç değildir. Russell, bilimin ikili yapısına dikkat çeker. Aynı teknoloji hem iyilik için hem de kötülük için kullanılabilir. Atom bombasının gelişimi, bilimin etik bir kontrol mekanizmasından yoksun bırakıldığında nasıl bir yıkıma neden olabileceğini göstermiştir. Bu noktada Russell’ın çağrısı çok açıktır. Bilimi sadece bir araç olarak görmek yeterli değildir; onun hangi amaçlarla kullanıldığını da sorgulamak gerekir. Bilimsel bilgiyi toplumun faydasına yönlendirecek etik ilkeler geliştirilmelidir. Russell bu süreci, mantıksal analizle ahlaki değerlerin uyumlu hale getirilmesi olarak tanımlar.
Eğitim için ne denebilir?
Eğitim de bu dönüşümde kilit bir rol oynar. Russell, bilimsel düşünmenin yaygınlaştırılmasının ancak sorgulayan bireylerin yetiştirilmesiyle mümkün olabileceğini söyler. Ezbere dayalı eğitim modelleri yerine, sorgulama, deney yapma, veri toplama ve eleştirisel düşünme gibi beceriler geliştirilmelidir. Bu anlayışla yetişen bireyler, salt bilgi tüketimi yapan pasif öğrenciler değil; aktif, katılımcı ve sorumluluk sahibi yurttaşlar olarak topluma katılır. Bilim, bu bireylerin elinde bir yük değil, bir aydınlanma aracı haline gelir.
Toplumsal Dönüşüm
Bertrand Russell, Bilimden Beklediğimiz adlı eserinde bilimi yalnızca teknik gelişmenin kaynağı olarak görmemiş, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm aracı olarak değerlendirmiştir. Bilimin insan yaşamını nasıl şekillendirdiğine dair gözlemleri, bugün dahi geçerliliğini korumakta, hatta dijital dönemde daha da derinleşmektedir. Russell’ın ortaya koyduğu temel mesaj, bilimin ancak etik değerlerle beslenirse insanlığa fayda sağlayacağıdır. Bu nedenle bilim, sadece uzmanlara bırakılmayacak kadar yaşamın merkezindedir. Onu anlamak, yönlendirmek ve sorumluca kullanmak, her bireyin görevidir. İşte bu nedenle, bilimden beklediğimiz şey, yalnızca bilgi değil; daha iyi bir yaşamdır.
@tarihlibilim